Kanser kök hücreleri (KKH), normal kök hücrelerle ilgili niteliklere ve özellikle, belli bir kanser numunesinde bulunan tüm hücre türlerini oluşturma yeteneğine sahip olan kanser hücreleridir (tümörlerde ya da hematolojik kanserlerde görülür). Bu yüzden KKH, tümörijenik (tümör oluşturucu) olmayan diğer kanser hücrelerinin tersine tümörijeniktir. KKH, kök hücrelerin, kendi kendini yenileme ve birden fazla hücre türü şeklinde farklılaşma işlemleri aracılığıyla tümörler oluşturabilir. Bu hücreler ayrı bir popülasyon olarak tümörlerde kalmaya devam eder ve yeni tümörler oluşturarak nükse ya da metastaza neden olurlar. Bu yüzden, KKH’lere yönelik özel tedavilerin geliştirilmesi, kanserli (özellikle metastatik kanserli) hastaların hayatta kalmaları ve yaşam kalitelerinin artması için umut vaat etmektedir.

Mevcut kanser tedavileri, çoğunlukla, hayvan modellerine dayanılarak geliştirilmiştir. Tümörlerin küçülmesini sağlayabilen tedavilerin etkili olduğuna inanılır. Ancak, hayvanlar, insan hastalığı için tam bir model sağlayamamıştır. Özellikle, ömürleri iki yılı aşmayan farelerde, tümör nüksünü incelemek son derece zordur.

Kanser tedavilerinin etkinliği, denemenin ilk aşamalarında, genellikle tümör kitlesinin ablasyon fraksiyonuyla ölçülür. KKH’ler, tümörün çok küçük bir kısmını oluşturduğu için bu, kök hücreler üzerinde özel etki eden ilaçları seçemeyebilir. Teori, geleneksel kemoterapilerin, farklılaşmış ya da farklılaşmakta olan hücreleri yok ettiğini ileri sürer. Bu hücreler tümörün büyük bir kısmını oluşturur, ama yeni hücreler meydana getiremezler. (Tümörün oluşmasına yol açan) Bir KKH popülasyonu etkilenmeden kalabilir ve hastalığın tekrar oluşmasına neden olabilir.

Kanser tedavisi

KKH’lerin varlığının, gelecekteki kanser tedavileri ve terapileri açısından bazı sonuçları vardır. Bunlar hastalığın saptanması, seçici ilaç hedefleri, metastazın önlenmesi ve yeni müdahale stratejilerinin geliştirilmesidir.

Normal bedensel kök hücreler, doğal olarak kemoterapötik maddelere karşı dirençlidir. Bunlar, ilaçları dışarı atan çeşitli proteinlere (MDR, yani çoklu ilaç direnci gibi), DNA onarım proteinlerine ve ayrıca düşük hücre döngüsüne (kemoterapötik maddeler doğal olarak hızla çoğalan hücreleri hedefler) sahiptir. Normal kök hücrelerin mutasyona uğramış hali olan KKH’ler de, kemoterapötik maddelere karşı dirençlerini artıracak proteinleri açığa vurabilir. Bu canlı KKH’ler, daha sonra, tümörün yeniden yerleşmesine yol açarak nükse neden olur. KKH’leri, seçici olarak hedefleyerek, agresif, rezekte edilemeyen tümörlere sahip hastaları tedavi etmek ve aynı zamanda tümörün metastazlaşmasını önlemek mümkün olacaktır. Hipotez, KKH’nin yok edilmesiyle, farklılaşma ve/veya hücre ölümü nedeniyle kanserin gerileyeceğini ileri sürer. Tümör hücrelerinin hangi kısımlarının KKH olduğu ve yok edilmesi gerektiği henüz belli değildir.

Bazı araştırmalar, KKH’leri, tümörün büyük bir kısmından (ve ayrıca normal kök hücrelerden) ayırt edebilecek özel işaretleyicileri tanımlama olasılığını incelemiştir. Ayrıca tümörlerin proteomik ve genomik imzaları da araştırılır. 2009 yılında bilim insanları salinomisin adlı bir bileşik tespit etmişlerdir. Salinomisin, farelerde, seçici olarak, göğüsteki KKH’lerin oranını paklitaksele (sık kullanılan bir kemoterapötik madde) göre 100 mislinden fazla azaltır.

Prof. Dr. Kaan AYDOS

HOCAM KÖK HÜCREDE CANLI SPERM VAR AMA DURAKLAMA VAR NE YAPMAMIZ GEREK... devamı