Bitkisel ürünler ve tıp dışı uygulamalarla tedavi arayanlara ''dikkat'' uyarısında bulunan uzmanlara göre internet ve televizyonlarda reklamları yapılan bitkisel ürünler ve bazı uygulamalar sağlığı tehdit ediyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Hasta Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Farabi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tevfik Özlü, son zamanlarda kamuoyunun gündemine sık gelen bitkisel ürünler ve alternatif tıp konularında uyarılarda bulundu.

Herhangi bir tıp eğitimi almamış, hatta sağlıkla ilgili bir meslek mensubu bile olmayanların hasta kabul edebildiğini, hatta ilanlar vererek televizyon kanallarında boy gösterdiğini ifade eden Özlü, iletişim kanallarında ise ilaç ruhsatı olmayan binlerce ürünün Tarım Bakanlığının adı kullanılarak yüksek bedellere pazarlandığını kaydetti.

''Her derde deva'' ürünler

Bazı ürünlerin her derde deva olarak pazarlandığına ve bir internet sitesinde pazarlanan keten tohumuyla ilgili ''Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir, bağırsakları yumuşatır, kabızlığa karşı iyi gelir, kemikleri güçlendirir, bağışıklık sistemini güçlendirir, menopoza bağlı şikayetleri hafifletir, kalp-damar hastalıklarından korur, kolesterol, şeker seviyesini dengeler, yüksek tansiyonu düşürür, romatizmal hastalıkları önler, sinir sistemini ve hafızayı güçlendirir, konsantrasyon bozukluğuna, yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına iyi gelir, haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, egzama ve sedef hastalıklarında, nasırlarda kompres olarak kullanılır, solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar'' gibi ifadeler kullanıldığına dikkati çeken Özlü, ''Bunları okuyup da keten tohumu kullanmayan bir kişinin acı çekmekten hoşlanıyor olması gerekir'' dedi.

Yetkili kurumların bu gibi tanıtımlara karşı çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Özlü, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Bir ilacın fiyatını belirlerken kaç türlü inceleme yapan devlet, 'reişi mantarı ekstraktı'nın 300 mililitresinin 155 liraya pazarlanmasına sessiz kalmamalıdır. İlaçlarla ilişkili istenmeyen etkilerin belirlenmesi ve önlenmesi için özel yönetmelik çıkaran, merkezler kuran, teşkilatlanan bakanlıklar, bitkisel ürünlerin yol açabileceği istenmeyen etkiler konusunda rahat olmamalıdır. Türkiye'de her gün kaç hipertansiyon hastası ilacını bırakıp günde bir tatlı kaşığı keten tohumu yediği için beyin ödemiyle ölüyor kimse bilmiyor. Kaç diyabetlinin keten tohumuna güvenip insülinini yapmadığı için komaya girip hayatını kaybettiği de bilinmiyor.''

Şifa peşindeki kanser hastalarının, felçlilerin, diyabetlilerin umutlarını pazarlayan, tıpla, sağlıkla ilgili eğitimi olmayan kişilerin reklamının bazı internet siteleri ve televizyonlarda ''pervasızca'' yapıldığına dikkati çeken Özlü, şunları söyledi:

''(Alternatif tıp, tamamlayıcı tıp) adıyla gündeme gelen uygulamalar, sadece bitkisel tedavilerle ilgili değil. Akupunktur, homeopati, meditasyon, hipnoterapi, aktif imajinasyon, refleksoloji, şiatsu, akupresür, yoga, astroterapi, osteopati, makro-biyotik, bio manyetik enerji dengeleme, speleoterapi gibi farklı yaklaşımlar pazarlanıyor. Bu uygulamaların bir kısmının bazı tedavi edici etkilere sahip olması mümkün. Binlerce yıllık birikimin ürünü bu tür uygulamalar, modern tıbbın tamamlayıcısı ve hatta alternatifi olarak kötü kullanımlara bırakılmadan hastaların hizmetine sunulabilir.''

''Başıboşluk ve istismar''

Ancak bu alanda tam bir ''başıboşluk, keyfilik, sorumsuzluk ve istismarcılığın'' hakim olduğunu vurgulayan Özlü, ''Bir yaklaşımın tedavi edici olarak kabul edilip uygulanması, öncelikle etkinliğinin kanıtlanması, uygulama biçiminin standardize edilip tanımlanması ve yetkili kurumlarca denetlenmesi, uygulayıcıların konuyla ilgili eğitimi aldıkları ve gerekli koşulları sağladıklarını gösteren ehliyet belgesinin aranması gibi koşullar ile mümkün olabilir'' ifadesini kullandı.

Oysa bu uygulamaların genellikle liyakatli olup olmadıkları, hangi motivasyonla hareket ettikleri bilinmeyen kişilerin elinde olduğunu ifade eden Özlü, bu gibi yaklaşımların tıp nosyonu almış kişiler tarafından, bilimsel, mesleki ve etik prensipler içerisinde objektif olarak araştırılması gerektiğini vurguladı.

Tıp dışı tedavi uygulamalarıyla ilgili başka önemli sorunlar da bulunduğunu kaydeden Özlü, ''Herhangi bir kişi tarafından uygulanan bu kategorideki bir tedavinin etkin olabileceğine dair kesin kanıtlar yoktur. Sadece 'şu hastalığa iyi gelir', 'filanca kullandı iyi oldu' gibi sübjektif ifadeler kullanılmaktadır'' diye konuştu.

Bu tür uygulamaların etkin ve güvenilir olduğuna dair bilimsel çalışmalarla elde edilecek geçerli kanıtlar aranması gerektiğini belirten Özlü, ''Tedavi amaçlı önerilen ürünlerin tümü, ilaç ruhsatı başvurusuna benzer şekilde incelemeye ve ruhsatlandırmaya tabii tutulmalıdır. Bu işlemler Tarım Bakanlığı tarafından değil, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmelidir'' önerisini getirdi.

Alternatif tedavileri uygulayan kişilerin sorumluluklarının tanımlanmadığını, oysa bir hekimin hastasının sorumluluğunu üstlenerek tedavi uyguladığını anlatan Özlü, ''Bu tür tedavileri uygulayan kişiler yanlış yapsa bile hesap vermek durumunda değildir'' dedi.

İlaçlarla ilgili içerik, doz, imal edildiği yer, imal eden kişi ya da kurum bilindiği halde aktardan satın alınan bitkisel karışımın ne olduğu, neler içerdiği, kim tarafından ne zaman hazırlandığı gibi bilgilere sahip olunamadığını dile getiren Özlü, bu ürünlerin üretimi, tanıtımı, dağıtımı, pazarlanması, satışı ve satış sonrası ortaya çıkan sorunların yetkili kurumlar tarafından denetlenmesinin büyük önem taşıdığını belirtti.

Şarlatanlık deyip karşı çıkmak

Özlü, şu önerileri dile getirdi:

''Bu maddelere genellikle umutsuz, çaresiz hastalar rağbet ettiğinden fahiş fiyatlarla ve sıklıkla elden satılıyor. Modern tıpta ise ilacı reçete eden ile ilacı satan kişiler farklıdır. Bu hastaya, tıbbi endişeler dışında, daha fazla kazanma hırsıyla ilaç yazılmasını engelleyen bir faktördür. Oysa, tıp dışı tedavileri uygulayanlar, ilaçları hastalara kendileri satar. Bu tedavi yöntemlerinin uygun koşullarda ilgili konularda uzman bilim adamlarınca, objektif bilimsel yöntemlerle incelenmesi, etkilerinin, yan etkilerinin araştırılıp belirlenmesi, doze edilmesi, uygulama biçimlerinin ve uygulayıcıların tespiti ve uygulayıcılar ile satıcıların tamamen bağımsız ve bağlantısızlaştırılması ve bu ürünlerin üretim, fiyatlandırma, pazarlama ve satışlarının denetlenmesi ile binlerce yıllık insanlık tarih, kültür ve uygarlığının bir birikimi olan bu yaklaşımların günümüz insanının hizmetine sunulması bakımından yerinde olacaktır.''

Bu tür bilimsel olmayan yöntemlere rağbetin önüne geçilmesinde halkın sağlık hizmetine kolay erişiminin büyük önem taşıdığını belirten Özlü, sorun ele alınırken bugün uygulanan tıbbın hastaların sorunlarını çözmek için yeterince başarılı olup olmadığının da sorgulanması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Tevfik Özlü, şunlara dikkati çekti:

''Hekimlerimizin büyük bir kısmı bu tür yaklaşımların şarlatanlık olduğunu, uygulanan yöntemlerin tedavi edici etkisinin olmadığını veya mevcut tedavilere bir üstünlük taşımadığını düşünüyorlar ve şiddetle karşı çıkıyorlar. Ama alternatif tedavi yaklaşımlarının, tamamen çıkar sağlama amacına dönük ve etkisiz yöntemler olduğunu söylemek insafsızlık olur. Aslında bu uygulamalar, binlerce yıllık insanlık tarihinin birikimi olarak bizlere intikal etmiş ortak zenginliklerimizdir. Potansiyel olarak, bu tür tedavilerin de az çok faydalı etkiler göstermesi olasıdır. Deneme-yanılma yoluyla elendikleri ve seçildikleri dikkate alınırsa, bu zaten çok şaşırtıcı değildir. Burada asıl sorun, alternatif tedavi uygulamalarının kendisinden çok uygulayıcıları ve uygulama şekilleriyle ilgilidir.''

Prof. Dr. Fahri ERDOĞAN

Hocam hayırlı akşamlar belki konunuzun dışında olacak ama bana yardımcı olabilir misin iz. Adli tıp raporuyla ilgili sorularım olacaktı.saygılar... devamı