Diabet diğer adıyla şeker hastalığı vücudun şekeri kullanma ve depolama yeteneğinin bozulduğu bir durumdur. Sık görülen bir hastalıktır ve genellikle ülke nüfusunun 3 – 5 inde görülür. Diabet sistemik bir hastalık olduğundan tedavi edilmediğinde böbrek, kalp, damarlar, sinirler ve gözde ciddi hasarlara yol açar. Diabet gözde katarakt, glokom, kırma kusurları, görme siniri iltihabı, göz kasları felci yanında retinada  (ağ tabaka) çeşitli hasarlara sebep olur.

Diabetik retinopati diabete bağlı göz hastalıkları içerisinde en sık görülenidir. Retina tabakasındaki damar yapısının bozulmasıyla ortaya çıkar. 15 yıllık diabeti olan birinde retinopati gelişme riski 80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar.
 
Diabetik Retinopati Nasıl Görme Kaybına Neden Olmaktadır ?

Diabetik retinopatinin nonproliferatif ve proliferatif olmak üzere kronolojik olarak birbirini takip eden iki tipi vardır. Gözün arka kısmındaki retina damarlarında sıvı yada kan sızdırması (eksüdasyon), sıvı toplanması (ödem), küçük yerel genişlemeler (mikroanevrizma), yeni damar oluşumu (neovaskülarizasyon) ve ileri evrede fibrotik zar oluşumları ortaya çıkar. Yeni damar oluşumları yırtılabilir ve göz içine kanama yapabilir. Daha sonra yırtılan kan damarlarından oluşan nedbe dokusu retinayı gerip çekebilir ve kaldırabilir (retina dekolmanı).

Diabet hastalığı nedeniyle bozulan kan damarı duvarlarından kanın sıvı kısmı merkezi görmenin gerçekleştiği makulaya (sarı nokta) sızabilir. Sızan sıvı makulada şişme ve görmede bulanıklaşmaya neden olur. Bu durum makula ödemi olarak adlandırılmaktadır. Makula ödeminin ortaya çıkma riski her ne kadar hastalık ilerledikçe artsa da hastalığın herhangi bir evresinde görülebilmektedir.

Tedavi edilmeyen diabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski taşır.
 
Kimler Diyabetik Retinopati Riski İle Karsı Karşıyadır ?

Gerek tip 1 gerekse tip 2 diabeti olan tüm hastalar için bu risk bulunmaktadır. En önemli faktör hastalığın süresidir. Süre ne kadar uzunsa diabete bağlı göz hastalığı riski o kadar yüksektir. Diabetik hastaların yaklaşık 40 – 50 sinde herhangi bir evrede diabetik retinopati görülmektedir.

Kan şekeri seviyesinin , kan yağlarının yüksek olması, hipertansiyon ve böbrek hastalığının bulunması diabete bağlı göz bozukluğunu daha da artırır. Görmenin korunabilmesi için tüm diabetik gebelerin de göz dibi muayenesi yapılmasında fayda vardır.
 
Diabetik Retinopatinin Herhangi Bir Semptomu ( Hasta Şikayeti ) Var mıdır?

Diabetik retinopatide lezyonun bulunduğu yere ve hasarın şiddetine bağlı olarak belirtiler ortaya çıkar. Hatta bazen çok ilerlemiş diabetik retinopati yıllarca belirti vermeyebilir. Ancak makula tutulumu varsa bulanık görme başlar.
Yeni damar oluşumlarından ani kanamalarla da görme bulanıklığı oluşabilir.

Testleri ve Tanısı

Diabetik retinopatiyi saptamak için detaylı göz dibi muayenesi yapılır.

Hastalığın durumunu değerlendirmek, tedavi kararını vermek ve sonraki dönemlerde takibini yapmak için retina damarlarının anjiografisi çekilir. Fundus Floresein Anjiografisi (FFA) adı verilen bu yöntemle hastaya damar yolundan floresein adlı ilaç verilir. Bu ilaç kısa sürede retinadaki damarlara ulaşır. Damarlarda sızıntı olup olmadığı ve retinadaki beslenme problemleri fotoğraf çekilerek saptanır.

Optik Cohorens Tomografi (OCT) denilen cihaz ile görme merkezinden tomografik kesitler alınarak, makulanın değerlendirilmesi yapılır. Objektif olarak makulanın kalınlığı ölçülür ve makula ödeminin miktarı saptanır.

Hastanemizde son teknoloji ürünü Heidelberg FFA ve OCT cihazı ile çözünürlüğü yüksek, daha net görüntüler elde edilerek hasta tedavisi planlanmaktadır. Hastanın göz bebeği büyütülmeden de OCT ile çekim yapılabilmektedir.

Diabetik Retinopati Nasıl Tedavi Edilir ?

Korunma diabetik retinopatide en iyi tedavidir. Kan şekerinin kontrol altında olması riski azaltır. Her diabetik hastanın en az yılda bir kez göz muayenesi yapılmalıdır.
Korunmaya rağmen görmeyi tehdit eden ve azaltan diabetik retinopati tablosu oluşmuşsa tedavisi yapılmalıdır. Bunun için farklı tedavi seçenekleri vardır.

Laser Fotokoagülasyon

Bu tedavide hasarlı retina üzerine güçlü laser ışık enerji demeti gönderilir. Laserin yoğun ısısı sızıntı yapan damarları tıkar ve küçük nedbeler oluşturarak kanamayı durdurur. Bu nedbelerin faydası anormal kan damarlarının oluşumunu azaltmak ve retinanın gözün arkasına yapışmasına yardım etmektir. Laser tedavisi renk  görme ve gece görme düzeyinde hafif azalmaya neden olabilir.

Diabetik retinopatinin başlangıç dönemi safhasında görmeyi etkileyen ödem yoksa laser tedavisi yapılmaz. Hasta 6 ay gibi aralıklarla muayene edilir. Sonraki dönemde görmeyi etkileyen makula ödemi gelişmişse ve sızdıran damarlar ile yeni damar oluşumları varsa laser fotokoagülasyon tedavisi uygulanır.

Laser tedavisi ağrısız bir işlemdir, poliklinik şartlarında yapılır. Gerektiğinde farklı zamanlarda birkaç seans uygulanır.

Vitrektomi

Bu tedavide kanla dolu vitre (göz içi jel tabaka) boşaltılır ve yerine berrak, yapay bir solüsyon konur. Vitrektomi yapılan hastaların büyük kısmında görme artar. Bu yöntem için zamanlama önemlidir. Kanamadan hemen sonra vitrektomi yapılabileceği gibi gözün kendi kendini temizlemesi için bazen 6 aya kadar beklenebilir. Ameliyat zamanı diğer gözün durumuna ve hasarın derecesine bağlı olarak her hastada değişiktir. Ancak eğer retina da ayrılmışsa ciddi görme kaybını önlemek için cerrahi hemen uygulanır.

Göz İçi Enjeksiyonlar

Son yıllarda özellikle diabetik makula ödeminde intravitreal steroidler ve intravitreal anti-VEGF ilaçların enjeksiyonu ile başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Op. Dr. Süleyman ESERDAĞ

merhaba hocam vajinoplasti ve labioplasti amelyatları aynı anda yapılırmı iyileşme süresi nedir vede ikisnin beraber ameliyat ücreti nedir acaba şimdi... devamı