Nedir

Özellikleri

Makrobiyotik diyet sadece bir diyet programı değil, bir yaşam biçimidir. Doğal, organik, tahıllara dayalı (ve biraz da balık içeren) bir beslenme programı uygulamaya ek olarak yaşamınızda veya yiyecek seçiminizde Zen’e özgü bir tinselliği benimsemek size cazip geliyorsa, o halde makrobiyotik diyet sizin için biçilmiş kaftandır.

Kökleri Japonya’ya dayanan bu diyet temelde, Zen Budizm’e özgü prensiplerle batıya özgü vejetaryen beslenme tipini birleştiriyor. Önerilen bir yeme listesi yerine yaşam tarzı, davranış ve beslenme biçiminin ötesine geçen bir tinsellik sunuyor. Yunanca kökenli bir kelime olan “makrobiyotik”, uzun ömür veya kaliteli yaşam anlamına gelir.

Makrobiyotik diyet programı yiyeceklerin dengelenmesi için iyi (yin) ve kötüyü (yang) dengeleyen Doğu felsefesini savunur. Bu dengeye ulaşmak için yiyecekler ekşi, keskin, tuzlu, tatlı veya acı özelliklerine göre gruplandırılır.

İyi (yin) yiyecekler; soğuk, tatlı ve pasif iken kötü (yang) yiyecekler; sıcak, tuzlu ve saldırgandır. Bazı yiyecekler toksin barındırdıkları veya sağlıklı yiyecekler sıralamasının en altında oldukları ve Zen’e özgü bir dengeye ulaşmayı zor kıldıkları için yasaklanmıştır.

Makrobiyotik diyetin eski uygulamaları, en sonunda sadece (nihai yin-yang olan) kepekli pirinç ve suya izin veren, giderek kısıtlayıcı basamaklardan oluşuyordu. Günümüzdeki Amerikan yorumu bu diyetin çok daha yumuşatılmış halidir.

Bilimsel açıdan kanıtlanmamış olsa da tam tahıllar ve besin değeri yüksek yiyeceklerden oluşan makrobiyotik diyet, uygulayanlarını kanser ve kronik hastalıklara karşı koruyabilir.

Neler Yiyebilirsiniz

Neler Yiyebilirsiniz?

Makrobiyotik diyeti uygulayanlar yerel tarımla yetiştirilen doğal yiyeceklerin fırında, haşlayarak veya buharda pişirildiği geleneksel usulleri tercih ediyor. Makrobiyotik diyetin temelinde bol tahıl, sebze, baklagiller, soya ürünleri ve çorba dışında bunlara eşlik eden az miktarda balık, kabuklu yemişler, tohumlar ve meyve yer alıyor. Kişiye özel ihtiyaçlara göre veya bu diyete geçiş ve adaptasyon sürecinde diğer doğal ürünleri eklemek de mümkün.

Ara sıra et veya balık yemeye izin veren ama çoğunlukla vejetaryen bir diyet programıdır. Yavaş yemek ve lokmaları sonuna kadar çiğnemek gibi yeme, pişirme ve yaşam pratiklerini yönlendiren bazı kurallar içerir.

Yiyecekler en doğal halleriyle tüketilmelidir. İşlenmiş gıdalara yer verilmez. Diğer yasak yiyecekler arasında yağlı etler, süt ve yoğurt ürünlerinin çoğu, şeker ve tatlılar, kahve, kafeinli çay, gazlı içecekler, alkol, çikolata, beyaz un, çok acı baharatlar, kimyasal ve koruyucu maddeler, kümes hayvanları, patates ve kabak bulunur.

Diyet ayrıca, domates, patlıcan ve biber gibi sebze ve meyveleri kısıtlı miktarda tüketmeye izin verir. İzin verilmeyen yiyeceklerin vücuda aşırı yüklenen, aşırı uyaran veya fazla yoğun olmalarından dolayı doğru dengeye ulaşmayı önledikleri öne sürülür.

Vitamin ve mineral takviyeleri, bu diyet programında onaylanmıyor ancak, bunlar olmadan da dengeli bir beslenme söz konusu olamaz diyor diyet uzmanları. Yin-yang dengesini doğru kurmak ve diyetin tüm besin değerlerini kapsamasını sağlamak için mutlaka uzman bir diyetisyene görünmeniz tavsiye ediliyor. Yoksa bazı vitamin veya mineral eksikliği sorunları yaşamanız olası.

Makrobiyotik diyetin tipik dağılımı:

  • Özellikle kepekli pirinç olmak üzere tam tahıllar: %50-%60
  • Sebzeler (ve yosun): %25-%30
  • Baklagiller: %5-%10
  • Balık, kabuklu yemişler, tohumlar, meyve ve (tofu ve yosundan oluşan) miso çorbası: %5-%20
  • Yukarıdaki malzemelerle yapılmış çorba: günde 1-2 kase.

Nasıl İşe Yarıyor

Nasıl İşler?

Makrobiyotik diyeti savunanlar ve uygulayanlar, tükettiğimiz gıdaların sağlığımız, mutluluğumuz ve ruh halimize büyük etkisi olduğuna inanıyor. Toprağa daha yakın, alçakta yetişen doğal yiyeceklerden tüketmek hem beden hem de ruha yarar sağlıyor. Diyetin amaçlarından biri de yenilen yiyecekler ve bunların hayatımızı nasıl etkilediğine dair daha bilinçli olmak. En nihayetinde, bu farkındalık yaşam kalitesini artırıp daha sağlıklı olmamızı sağlıyor.

Neler yiyebileceğimiz aşağıdaki etkenlere göre ayarlanır:

  • Mevsim
  • Hava koşulları
  • Egzersiz düzeyi
  • Yaş
  • Cinsiyet
  • Sağlık durumu ve diğer kişisel sağlık sorunları

Uzmanlar Ne Diyor

Uzmanlar Ne Diyor?

İyi dengelenmiş makrobiyotik diyet programı, besin değerleri açısından mantıklı bir uygulama olabilir. Uzmanlarca, dikkatlice tasarlanmış ve uzman gözetimi altında uygulanan vejetaryen beslenme biçimleri, yaşam döngüsünün hamilelik ve emzirme, çocukluk ve ergenlik de dâhil olmak üzere her döneminde onaylanıyor.

Makrobiyotik diyet, yağ oranı düşük ve lif oranı zengin bir beslenme biçimidir. Bu diyet ayrıca, kapsadığı soya ürünlerinden dolayı, göğüs kanseri gibi östrojene bağlı kanser türlerini önleyen fitoöstrojen açısından da çok zengindir.  Makrobiyotik diyetin göğüs kanserini önlediğine dair bilimsel bir kanıt olmasa da yağ oranı düşük, lif oranı yüksek ve fitokimyasallar içeren tahıllar açısından zengin bir beslenme biçimi olarak kişiyi hastalıklara karşı koruyabilir.

Beslenme uzmanları, yağ oranı düşük ve lif oranı yüksek yiyeceklere taraftar ama aynı zamanda bu tür bir beslenme biçiminde mineral ve vitamin eksikliği tehlikesinin bulunduğunu de belirtiyorlar. Dikkatli olunmazsa, özellikle B12 ve D vitamini, demir, protein ve kalsiyum eksikliği yaşanabilir. Bir yiyecek grubunu beslenme listenizden çıkardığınızda bu, bazı vitamin ve mineral eksikliklerine yol açarak sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Tavsiye edilen, önceliğin yin ve yang dengesinden ziyade, vitamin ve mineral açısından zengin ve doğru bir beslenme biçimine verilmesi.

Düşünceler

Kafa Yorulması Gereken Noktalar

Makrobiyotik diyet, günümüz beslenme biçiminin çoğunluğunda pek de yer almayan gıdalardan oluşur. Doğal gıdalar, tahıllar, sebzeler ve baklagillerden daha fazla tüketmek birçok kişi için fayda sağlayabilir. Ancak bunu bir yaşam biçimi olarak benimsemek çok daha zordur, çünkü bu yaşam tarzında ve alışkanlıklarda kökten bir değişim anlamına gelir.

Makrobiyotik diyeti uygulamakta kararlıysanız, yavaş adımlarla başlayın. Önce, işlenmiş gıdalardan az tüketmek gibi belli başlı adımları deneyin. Daha sonra buna tahılları ekleyin ve bu şekilde kademe kademe devam edin.

Bu diyete balıklama atlamak yerine, yavaş ilerleyeceğiniz hedefler koyun.

Makrobiyotik diyeti hayata geçirmek, tipik bir diyet uygulamasından ziyade yeni bir yaşam tarzına çok daha fazla özveri ve bağlılıkla kendini adamayı gerektirir.

Dyt. SAMET YAĞLI

merhaba samet bey,ben 22 yaşındaym ve 10 kilo fazlam var defalarca diyete başladım ama fazla dayanamadım ve bıraktım,diyet yaptığım günlerde devamlı b... devamı