Diyet yapmak genellikle bir kilo verme yöntemi olarak düşünülse de ince bir vücut arayışı içerisinde olmak tüm diyetlerin amacı değildir. Bazı diyetler kan basıncını ve genel sağlığı geliştirmeye yönelik basit değişikliklerdir.

İşte size hastalıklar ile savaşmada ve daha sağlıklı olmanızda size yardımcı olabilecek beş diyet: 

Düşük glisemik endeks diyeti

Glisemik endeks diyeti kan şekeri seviyesinde ani artışa neden olabilecek karbonhidratlardan kaçınılması gerektiği fikrine dayanır.

Diyet kan şekerini dengede tutmak için “doğru” karbonhidratların tüketilmesine odaklanır.

Vurgulanan gıdalar arasında çavdar ekmeği veya çavdar gibi düşük glisemik endeksli ekmekler, ince parçalı yulaf ezmesi, yulaf, makarna, yarı haşlanmış pirinç, fasulye, bezelye, mercimek ve çerezler yer alır. Ayrıca insanlar bol miktarda meyve, sebze ve bir miktar patates yemeye deteşvik edilir.

Düşük glisemik endeks diyeti Nutrisistem ve Zone diyeti gibi kilo verme planlarının temeli olsa da diyet Tip 2 diyabet veya prediyabet hastalarında daha önemli bir etkiye sahiptir. Bu diyet sadece kan şekeri seviyesini kontrol etmeye ve genel diyabeti düşürmeye yardımcı olmaz aynı zamanda yüksek yoğunluktaki lipoproteini (“iyi” kolesterol) arttırır ve genel kardiyovasküler riskleri düşürür.      

210 kişinin bu diyeti altı ay süre ile takip ettiği ve 2008 yılında Amerikan Medikal Birliği dergisinde yayımlanan bir klinik deneyinde diyetin kan şekeri seviyesini kontrol altına almada,  tam tahıl ekmekler, tam tahıl kahvaltı gevrekleri, kahverengi pirinç, derisi ile birlikte patates ve kepekli ekmek gibi “kahverengi” karbonhidratları içeren yüksek gevrekli lif diyetine oranla daha etkili olduğu görülmüştür. 

Vejetaryen diyeti

Vejetaryen diyeti kültürel, dini veya ekolojik nedenlerden dolayı uygulanabilir olsa da, esas olarak bitki bazlı olan bu diyetin sağlık açısından faydaları da vardır. Amerikan Kalp Birliği’ne göre çalışmalar vejetaryenlerde obezite, kroner kalp hastalıkları, yüksek kan basıncı ve diyabet riskinin daha düşük olduğunu göstermiştir.

Yumurta ve süt ürünlerini içeren diyetler dâhil çoğu vejetaryen diyeti genellikle et içeren diyetlere oranla daha az doymuş yağ ve kolesterol ve daha fazla karmaşık karbonhidratlar, diyet lifi, magnezyum, folik asit, C vitamini ve karotenoit içerir.  

Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre vejetaryen diyetinin protein ve temel vitaminler bakımından eksik kalacağına ilişkin endişeler doğru öğün planlama ve dengeli bir diyet ile giderilebilir.

DASH diyeti

Açılımı yüksek tansiyonu durdurmaya yönelik beslenme yaklaşımı olan  "DASH" Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü tarafından yüksek kan basıncını düşürmek için geliştirilen bir diyettir. Yeme planının çoğu sezgiseldir – meyve, sebze, yağsız veya az yağlı süt ürünleri, tam tahıllar, balık, kümes hayvanları, fasulye, çekirdek ve çerez bakımından zengin dengeli bir diyet vurgulanır. Ayrıca diyet tipik Amerikan diyetine oranla daha az oranda sodyum, şeker, yağ ve kırmızı et içerir.

Diyet için özel reçeteler bulunmamaktadır; bununla birlikte günlük kalori alımı ve izin verilen porsiyon sayısı kişinin yaşına ve fiziksel aktivite seviyesine göre olmalıdır.

Kan basıncı diyete başladıktan iki hafta kadar kısa bir süre içerisinde hızla düşebilir. 2010 yılında Duke Üniversitesi araştırmacıları tarafından 144 fazla kilolu ve ilaç tedavisi kullanmayan hasta üzerinde yürütülen rastgele hale getirilmiş bir çalışma diyetin tek başına sistolik kan basıncını (yüksek kan basıncı sayısı) 12 puan ve diastolik kan basıncını 7 puan düşürdüğünü gösterdi.        

Ayrıca çalışma DASH diyetinin egzersizle birlikte sistolik kan basıncını 16 puan ve diastolik kan basıncını 10 puan düşürebileceğini gösterdi.

Aynı çalışma DASH diyetinin kan basıncını düşürmenin yanı sıra egzersiz ve kilo kaybı ile birlikte kilolu ve obez kişilerde insülin duyarlılığını önemli ölçüde geliştirebileceğini gösteriyor. 201o yılında Johns Hopkins Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan başka bir çalışma diyetin prehipertansiyon veya 1. aşama hipertansiyon problemi bulunan kişilerde ortalama 10 yıllık kroner kalp hastalıkları riskini %18 oranında azaltabileceğini gösterdi.  

Düşük glüten diyeti veya glütensiz diyet

Glüten buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bir protein türüdür. Glüten miktarını kısıtlayan veya glüten içermeyen diyetler genellikle bağışıklık sisteminin glütene karşı ince bağırsakta tahriş ve hasar ile reaksiyon gösterdiği bir rahatsızlık olan çölyak hastalığı bulunan kişiler için yazılır. Bu vücudun vitaminler, kalsiyum, protein, karbonhidratlar ve yağlar gibi önemli besin değerlerini emmesini engeller.    

Buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllardan kaçınmanın yanı sıra glütensiz bir diyet takip eden kişiler birçok ekmek, makarna, gevrek ve işlenmiş gıdayı diyetlerinden çıkarmak zorundadırlar.

Glütensiz diyetin otizmli kişilerde davranışsal gelişimi sağladığına dair anektodsal iddialar bulunsa da bugüne kadar bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıta dayalı araştırma bulunmamaktadır. 2010 yılında Harvard Tıp Okulu araştırmacıları tarafından Pediatri dergisinde yayımlanan bir ortak karar raporu otistik kişilerde mide-bağırsak rahatsızlıkları ve ilgili belirtilerin rapor edilmesine rağmen otizm ile diyetteki glüten arasında bir bağlantı bulunmadığı açıkladı. 

Bu konuya ilişkin daha fazla araştırmalar yürütülürken, şu anda glütensiz diyetin çölyak hastalığı dışında herhangi bir sağlık sorununu etkilediğini gösteren çalışmalar bulunmamaktadır.

Ketojenik diyet

Ketojenik diyet herkes için uygun değildir. Aslında oldukça özelleştirilen ve dikkatle dengelenen bu diyet atakları ilaç tedavilerine cevap vermeyen epilepsi hastaları (özellikle çocuklar) içindir.

Diyeti takip eden kişiler oldukça belirli bir yağ, karbonhidrat ve protein oranına bağlı kalırlar: %80 yağ, %15 protein ve %5 karbonhidrat.

Öğün planları kişiye özel olarak hazırlanır ve aşırı krema, pastırma, yumurta, ton balığı, karides, sebze, mayonez, sosis ve diğer yağ oranı yüksek ve karbonhidrat oranı düşük gıdaları içerebilir. Hastalar nişastalı sebze ve meyveler, ekmek, makarna ve basit şeker kaynaklarını (diş macununun içerisinde bile bir miktar şeker bulunabilir) tüketmemelidir. Mayo kliniğe göre yan etkiler arasında kabızlık, susuzluk, enerji eksikliği ve açlık yer alır.

Diyet geleneksel olmasa da epilepsi rahatsızlığının kontrol altına alınmasında etkilidir. 2008 yılında Lancet’te yayımlanan bir klinik deneyi ketojenik diyeti takip eden çocuklarda geçirilen atak sayısının bu diyeti takip etmeyen çocuklara oranla üçte bir oranında azaldığını gösterdi.

Dahası çalışma, bu diyeti takip eden 54 çocuktan 28’inde atakların %50 oranında azaldığını ve diyeti üç ay takip eden bu çocukların beşinde atak oranının %90 oranında azaldığını gösterdi.

Bununla birlikte diyetin katılığı, lezzetsiz olması ve yan etkileri diyete bağlı kalınmasını zorlaştırabilir.

Dyt. SAMET YAĞLI

merhaba samet bey,ben 22 yaşındaym ve 10 kilo fazlam var defalarca diyete başladım ama fazla dayanamadım ve bıraktım,diyet yaptığım günlerde devamlı b... devamı