Nedir

Ataksi telenjiektazi (A-T) (Boder-Sedgwick sendromu veya Louis-Bar sendromu) vücudun birçok kısmını etkileyen ve ağır sakatlığa sebep olan nadir, nörodejeneratif, kalıtımsal bir hastalıktır. Ataksi kötü koordinasyonu ve telenjiektazi açılmış kan damarlarını ifade eder; her ikisi de bu hastalığın ayırıcı özellikleridir. Bu hastalık x ışınlarına aşırı hassasiyet ve lenfomalara yatkınlık ile karakterize olur. A-T serebellumu etkiler (vücudun motor koordinasyon kontrol merkezi) ve aynı zamanda vakaların yaklaşık % 70’inde bağışıklık sistemini güçsüzleştirerek solunum bozukluklarına ve artan kanser riskine yol açar. İlk önce dengesizlik, geveleyerek konuşma ve artmış enfeksiyonlar gibi semptomlarla erken çocuklukta (yeni yürümeye başlama evresi) ortaya çıkar. Bu yaşta tüm çocukların iyi yürüme becerileri, uyumlu konuşma ve etkin bağışıklık sistemi geliştirmesi zaman aldığından A-T’nin doğru bir şekilde teşhisinden önce bir kaç yıl geçebilir. AT’ye hücreler bölündüğünde DNA’nın kopyalanmasındaki hataları tanımaktan ve düzeltmekten ve hatalar düzeltilemediğinde hücreleri yıkmaktan sorumlu olan p53 için önemli bir kinazı kodlayan ATM genindeki bir defekt sebep olur. Protein normalde ikili sarmal DNA koptuğunda tamir eder.

Belirtiler

Belirtiler ve Semptomlar

 

AT aşağıdakilerle karakterize olur:

 

  • Erken başlangıçlı ilerleyici serebellar ataksi (hareketin kontrolünde güçlük)
  • Oküler apraksi (görme alanı boyunca nesneleri takip etmede güçlük)
  • Gözlerin ve cildin telejiektazisi
  • Bağışıklık yetmezliği, düşük immünoglobulin konsantrasyonları
  • Kromozomal instabilite
  • İyonlaştırıcı radyasyona aşırı hassasiyet
  • Artan habislik insidansı (öncelikli olarak hematolojik)
  • Yükselmiş alfa-fetoprotein seviyeleri
  • Röntgende timik gölge yokluğu
  • Yumurtalık disgenezisi

 

Başlangıçta herhangi bir şeyin ters olduğundan emin olmak zor olabilir ve bazı çocuklar 3 yaşından 5 yaşına kadar iyileşiyor gibi görünürler ama sonunda denge kontrolünün anormal olduğu aşikar hale gelir. İlk on yılın sonuna ve ikincisinin başlangıcına doğru başka problemler açığa çıkar; bunlar vücut denge kontrolünün kaybı kadar engelleyici olabilir. AT’nin bir şekilde eksik penetrası olabildiğinden bazı hastalar geç başlayan ve daha az şiddetli semptomları olan hastalığın hafif bir biçimine sahip olabilirler. Hastalığın nadirliği yüzünden birçok doktor semptomlara, teşhis yöntemlerine veya tedaviye aşina değildir. Doktorların kanser (yüksek AFP seviyesi doktorları yanlış yöne sevk edebilir) veya Serebral Palsi gibi olası diğer durumları elemesi zaman alabilir.

Ataksi

AT’nin ilk göstergeleri genellikle yürümeye başlama yıllarında gerçekleşir. Bu ilk belirtiler vücut duruşunun ve vücut hareketinin kontrolünde güçlüğü gösterir (trunkal ataksi). Çocuk normalden geç yürümeye başlayabilir (18 aydan sonra), destekleyen insan veya nesneleri bırakmakta isteksiz olabilir, normalden daha uzun süre sarsak yürümeyi sürdürebilir, sendelemeden ayakta duramayabilir ve sık sık düşebilir.

 

Yürüme gittikçe daha fazla gayret gerektirici olabilir ve garip görünür, destek için sık sık duvarlar ve kapılar kullanılır. Bir süre koşma daha az etkilenmiş gibidir; bunun sebebi daha yavaş zarif olanlardansa hızlı hareketler için daha az dengenin gerekli olmasıdır. Yaşamlarının ikinci on yılının başlangıcında AT’li çoğu insan tekerlekli sandalye kullanmaya başlar.

 

Uzuvların koordinasyonu hastalıkta daha sonra anormal hale gelir (periferal ataksi). Bazı hastalarda istemsiz hareketler başlayabilir ve genellikle zaman içinde kötüleşir. Bunlar ellerin ve ayakların kıpırdanmak gibi görünen küçük seğirmeleri (kore), üst vücudun daha yavaş bükülme hareketleri (atetoz), katı ve bükük duruşların benimsenmesi (distoni), ara sıra kontrolsüz seğirmeler (miyoklonik kasılma) ve bir uzvun ürperme gibi görünen titremeleri (tremorlar) olabilir.

 

Geveleyerek konuşma (disartri) ilk on yılda gelişebilir, 5 ile 10 yıllar arasında kötüleşir ve daha sonra statik bir problem halinde kalır. Hastalar genellikle anlaşılabilirler ama karşılıklı konuşma yavaş bir süreç olabilir. Göz hareketleri kısıtlanabilir (dikey ve yatay sakadik apraksi). Okuma ve hareket eden nesneleri takip etme zorlaşır.

Telejiektazi

Gözlerin beyazlarında dikkati çeken kan damarları (telejiektaziler) genellikle 5 yaşına gelindiğinde gerçekleşir. Bunlar durumun oküler telenjiektazileridir ve daha yaşlı insanların gözlerinde görülen damarları anımsatırlar. Bunlar ara sıra doğumda da olabilirler ama diğerlerinde ergenlik yıllarına kadar gelişmeyebilirler. Her ne kadar potansiyel olarak kozmetik bir problemse de kanamaz veya kaşınmazlar. Bu onların sürekli tabiatıdır, zamanla, havayla veya duyguyla değişmezler, bu durum onları diğer göz damarlarından farklı kılar.

Bağışıklık Problemleri

AT’li insanların yaklaşık yarısında bağışıklık problemleri vardır. Bunlar genellikle tekrarlayan soğuk algınlıkları ve burun akıntısı (sinopulmoner enfeksiyonlar) biçimini alır. Bağışıklık sistemi karmaşık ve değerlendirilmesi zordur ama çocuk kendi payına düşenden daha fazla enfeksiyondan mustarip oluyorsa bir doktor bu değerlendirmeyi yapmalıdır. AT’li bazı insanlar ilave aşılara (DPT, Hib ve Pneumovax) ihtiyaç duyar, diğerleri ‘altyapı sigortası’ sağlamak için süregiden antibiyotiklere ihtiyaç duyar ve bazları immünoglobulin enjeksiyonlarına gereksinim duyar. Diğerleri sıkıntılı değildir. Viralden ziyade bakteriyel enfeksiyonların en çok probleme sebep oldukları yolunda bir izlenim vardır. Enfeksiyonların tedavisi düzenli IVIg uygulanmasını içerir. Dozlar bir doktor tarafından belirlenmelidir.

Diğer Özellikler

AT’li insanlarda artan tümör insidansı (muhtemelen yılda %1 risk), özellikle lenfoma ve lösemi, vardır. AT’li çocukların annelerinde meme kanseri riskinde küçük bir artış olduğu bildirilmiştir. Bu bulgu şimdilik epey tartışma ve araştırmanın konusudur. Ailede kuvvetli bir meme kanseri öyküsü yoksa 50 yaşından önce mamografi tavsiye edilmemektedir.

 

Her ne kadar AT’li insanların iyonlaştırıcı radyasyona (x ışınları ve gamma ışınları) artmış bir duyarlılıkları varsa da normalde diğer radyasyon biçimleriyle başa çıkabilirler, yani morötesi ışıktan bronzlaşmak gibi. Ayrıca AT’de görülen tümörlerin radyasyona bağlı oldukları düşünülmemektedir. X ışınlarına maruz kalmak kesinlikle tıbbi olarak gerekli vakalarla sınırlandırılmalıdır, çünkü AT hastasını iyonlaştırıcı radyasyona maruz bırakmak hücreleri vücudun onları onaramayacağı şekilde mutasyona uğratabilir.

 

AT’de zihinsel gerilik görülmez. Ama birçok daha yavaş düşünme hızına sahip gibi görünürler. Bazı çocuklar özel okullara yerleştirilirken diğerleri genel okullarda kalır, hatta üniversiteden mezun olurlar. Koreoatetoz, geveleyerek konuşma, oküler apraksi ve serebellar ataksi çocukluk boyunca gelişir.

 

AT hastaları çoğunlukla çok incedir. Bu, iştahsızlığa, istemsiz hareketlere harcanan enerjiye veya bozukluğun doğasında var olan özelliklere bağlı olabilir. Hem erkek hem dişi, AT’li bazı insanlarda gecikmiş puberte olabilir. Bu, ince veya enfeksiyonlara yatkın olanlarda daha yaygın gibi görünmektedir.

 

Timik hipoplazi olabilir. Hipogonadizm (ovaryan disgenesis) ve iyonlaştırıcı radyasyona aşırı duyarlılık da klinik görüntünün bir parçasıdır.

Teşhis

Teşhis genellikle hem ataksi hem okülo-telanjiektazi veya cilt telanjiektazisinin muayene ve tespiti ile klinik olarak yapılır. Bunu daha sonra serum AFP seviyesi, beyaz kan hücrelerinin x ışınlarına yanıtı ve ATM proteinin seviyesinin ölçülmesi için laboratuar testleri takip eder. Hastalarda ayrıca düşük elnfosit sayımı ve diğer immünolojik anormallikler olabilir. Bunu daha sonra teşhisi doğrulamak için sitogenetik ve moleküler test takip edebilir. MR ve BT taramaları serebellar atropi belirtilerini gösterebilir. (MR görüntüleme tercih edilen yöntemdir, çünkü hastalar iyonlaştırıcı radyasyon kullanan herhangi bir radyolojik tanısal teste maruziyeti sınırlamalıdır.)

 

AT’nin moleküler teşhisi genin tüm 66 eksonunun sıralanmasıyla veya önemli bir aile öyküsü varsa bağlantı ile yürütülebilir. Protein işlevsellik testi de kullanılabilir. Ama AT için test genellikle sitogenetik olarak yapılır çünkü spesifik kopma noktaları ve sitogenetik instabilite bozukluğun önemli karakteristik özellikleridir. Bunun lenfositler üzerinde yapılması gerekir. AT’li hastaların %10’u dengeli translokasyonlar gösterir, bunun 2/3’si kromozom 7 ve kromozom 14 üzerindeki immünoglobulin genleri içerir. Bazı hastalar immünoglobulin genlerinde genişleme gösterirler ki bu prolenfosit lösemi ile sonuçlanan mitoz sırasında genişleyebilir.

 

Bağlantı ve mikrosatelit markörler kullanılarak doğum öncesi teşhis yapılabilir. Ama bilinen hastalar ve fetüs arasında doğrudan gen analizi daha yaygındır.

Tedavi

Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. Fiziksel tedavi ve uğraşı terapisi esnekliğin sürdürülmesine yardımcı olabilir. Konuşma terapisine de ihtiyaç duyulabilir. Gammaglobulin enjeksiyonları zayıflamış bir bağışıklık sistemini takviye etmeye yardımcı olmak için verilebilir. Yüksek dozda vitamin rejimleri de kullanılabilir. Antibiyotikler enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılır. Bazı doktorlar kanser riskini azaltmak için düşük dozlarda kemoterapi tavsiye ederler ama bu tartışmalıdır. Ayrıca heterozigot aile üyelerinin kanserler için düzenli olarak izlenmesi de tavsiye edilir. Yakın geçmişte deferoksaminin AT hücrelerinin stabilitesini arttırdığı gösterilmiştir ve bozukluk için etkili bir tedavi olduğu kanıtlanabilir.

 

AT’li insanların özellikle lenfomalar ve lösemi olmak üzere artmış bir tümör insidansları (muhtemelen yılda %1 risk) vardır ama hastaların iyonlaştırıcı radyasyona aşırı hassasiyeti nedeniyle radyoterapi ve kemoterapi nadiren kullanılır.

Prof. Dr. Barbaros ILIKKAN

mrh hocam 13 yaşında ataksi telenjektazı hastası kızım var tahlil yaptırdık bagışşıklık sistemi düşük 16 12 2013 pzt hastaneye gidip ivig verilecekmiş... devamı