Serebral palsili çocuklar, Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kartepe Atçılık Meslek Yüksekokulunda klasik hastane ortamından uzakta, dinlendirici doğal tabiat ortamında at binerek tedavi oluyor.

Yahyakaptan İş ve Uğraşı Terapisi Meslek Yüksekokulu ile işbirliğiyle 2 yılı aşkın süredir verilen hippotheraphy (atla terapi) hizmetiyle yaklaşık 150 serebral palsi (beynin bir bölgesindeki hasar nedeniyle ortaya çıkan kas kontrol yetersizliği) hastası çocuğun yaşam kalitesinin yükseltildiği belirtildi.

Kartepe Atçılık Meslek Yüksekokulunda düzenlenen basın toplantısında konuşan KOÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı, Yahyakaptan İş ve Uğraşı Terapisi Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Nigar Dursun, özellikle serebral palsili çocuklarda atın hareketlerinden yararlanarak terapist ve at eğitmeni eşliğinde tedavi programı uyguladıklarını söyledi.

Bundan sonra özellikle inmeli genç erişkin hastalarda benzeri bir program uygulamaya karar verdiklerini ifade eden Dursun, atla terapinin dünyada da çok yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemi olmadığını, Türkiye'de bu hizmeti veren birkaç merkezden biri olduklarını kaydetti. Dursun, şöyle konuştu:

''Her çocuk atla terapiye uygun değil. Öncelikle güvenlik açısından değil. Çocuğun, koruyucu kıyafet giyebilecek boyutta olması gerekiyor. Yürümeye geçiş aşamasında, tam yürüme dengesini kuramayan çocuklarda atla terapiyle çok hızlı bir gelişme kaydedebiliyoruz. Bu bizim için önemli bir durum. Yürümeye geçiş aşamasındaki çocuklarda 10-20 seansta büyük bir gelişme, dengede artış sağlayabiliyoruz.

Terapist atı bir tedavi aracı olarak kullanıyor. Atın hareketlerini, çocuğun hareketlerini geliştirmek üzere yönlendiriyor. Bunun için büyük bir bilgi ve deneyim gerekiyor. Atın hareketlerini ve çocukta geliştirmek istediği şeyleri iyi bilecek. Atın hareketlerini, çocuğa kazanç sağlayacak şekilde yönlendirmede terapistlerimiz oldukça başarılı.''

Eğlenerek tedavi oluyorlar

Dursun, çocuğun durumuna göre değişen sürelerde en az 10 seanslık bir tedavi programı belirlediklerine dikkati çekerek, ''Bu çocuklar, hayatlarının en güzel dönemini, çocukluk dönemini oyun oynamak yerine tedavi olarak geçiriyorlar. Hep kapalı mekanlarda, tedavi odalarında, egzersiz yataklarında bulunuyorlar. Burada ise atlarla bir sportif aktivite esnasında tedavi olma imkanı buluyorlar. Çocuklar için bu yönüyle de büyük bir kazanç. Çocukluk döneminde hem kendilerini güçlü hissediyorlar, öz güvenleri artıyor, hem de bir sportif faaliyette bulunmuş oluyorlar. Eğlenerek, tedavi oluyorlar'' diye konuştu.

Kartepe Atçılık Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Erdener Balıkçı, atla terapinin bir insan, bir de at tarafı olduğunu vurgulayarak, atın, sadece yarışlarda gelir amaçlı kullanılmasının dışında çok değerli bir hayvan olduğunu dile getirdi.

Atları ''İnsanlara en yakın ve en yoğun hissedebilen bir canlı'' diye tanımlayan Balıkçı, piyasada bu hizmeti veren merkezler hakkında şunları söyledi:

''Türkiye'de bu işi yapan kurumların büyük çoğunluğu tedavi başında seans ücretini 135 ile 150 TL'yi baz alıp, hastaların tedaviden sonuç almaya başladığı ilerleyen seanslarda ücretleri 300-400 TL'ye kadar çıkartabiliyor. Biz de ise 10 seansın fiyatı 100 TL, yani seans başı 10 TL'dir. Bu çok büyük bir farktır. Sağlık Bakanlığının ödenekleri içinde 'atla terapi' gibi bir uygulama olmadığından dolayı bu konuda tarifelerde bir standart oluşturulmamıştır. Biz bunu da bir nebze olsun dizginlemiş oluyoruz.

Önemli bir diğer konu da terapi yapıldığı söylenen merkezlerde kullanılan atlar, sadece terapi amaçlı kullanılmıyor. Gezi, eğlence amaçlı kullanılan atlar, terapiye de yönlendiriliyor. Bizdeki atlar ise yalnızca terapi amaçlı kullanılan, bakımları düzgün yapılan, koşulları sağlıklı ve beslenmeleri çok düzenli olan hayvanlar. Terapide kullanılan atın hastalık ve sağlık açısından psikolojisi de çok önemli.''

Basit iş ve uğraşı aktiviteleri de gelişiyor

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'nın birimi olan İzmit Rehabilitasyon Merkezi (İREM) öğretim görevlisi fizyoterapist Çiğdem Çekmece, atla terapi programıyla öncelikli amaçlarının serebral palsili çocukların gövde dengesini toparlamak olduğuna işaret etti.

Gövde dengesinin yanı sıra at üzerinde yapılan basit iş ve uğraşı terapisi aktiviteleriyle de çocukların kollarını, elini çok daha iyi kullanması için bir program oluşturduklarına değinen Çekmece, şunları kaydetti:

''Atın üzerinde çocuğa iki tur attırıp seansı tamamlamıyoruz. Bu hizmeti özel veren pek çok kurum bu şekilde yapabiliyor. Kliniğimiz ve Atçılık Meslek Yüksekokulu ile ortaklaşa yaptığımız uygulamada, çocukları atın üzerinde yürütüyoruz ancak bununla birlikte farklı uygulamalar da yapıyoruz. Ters yürüyüşler yaptırıyoruz. Hastanın durumuna, performansına göre farklı uygulamalar yapabiliyoruz. Tüm bunlarla birlikte, her iki kolunu, belki de pek kullanmadığı kolunu daha iyi kullanmasını sağlayacak at üstündeki birtakım basit iş ve uğraşı aktivitelerini planlıyoruz. Çocuk atlı terapinin sonunda çok güzel bir dengeye sahip oluyor, oturma, ayakta durma, yürüme dengesinin kalitesi çok daha fazla oluyor. Bu terapiyle birlikte, çocuğun var olan potansiyelini artırmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Çocuk, çok daha bağımsız, daha rahat, kimseye bağımlı olmadan yürüyüş yeteneği kazanıyor. Düşme riski azalıyor, daha iyi, daha stabil yürümeye başlıyor, ellerini çok daha iyi kullanıyor. Sadece gövde, kalça ve bacak kaslarını güçlendirmeye yönelik bir program değil. Pek çok kasın aynı anda çalışmasını hedefleyen bir program.''

Program kapsamında Kartepe Atçılık Meslek Yüksekokulunun kapalı manejinde ''Nazlı Kız'' ismi verilen ''pony'' cinsi ata binen 2,5 yaşındaki Yusuf Can'ın annesi Gülay Köylü ise atla terapiye 6 gün önce başladıklarını belirterek, oğlunun 1,5 yaşından beri el, kol hareketlerine yönelik tedavi gördüğünü, bu yöntemden sonra hissedilir derecede düzelme kaydedildiğini ifade etti.

Köylü, ''Çok memnunum, kısa zaman geçmesine rağmen çok faydasını gördük. Çocuğu benzer durumda olan ailelere tavsiye ediyorum. Vücut hareketleri, kendine güveni, tek başına kalkıp yürümesi, adım atması bizi şok etti. Bunları buraya geldikten sonra yapmaya başladı. Dik oturmaya alıştı'' diye konuştu.