Nedir

Dokunma, aşırı kuvvetli bir şeydir. Aşıklar ve arkadaşlar arasındaki güven verici sarılmalar, sıkmalar ve kucaklamalar güçlü fiziksel ve duygusal tepkiler üretir. Coşku, rahatlama, keyif, arzu; hepsi bir kişinin elini tutmak gibi basit bir şeyden gelir. Hafif bir öpücük fiziksel uyarım yaratabilir. Ama başka şartlarda bir dokunuş tehditkar ve korkutucu olabilir. Bir yabancının istenmeyen dokunuşu uygunsuz biçimde dokunulan insanda istismar hissi ve öfkeye yol açabilir.

İnsanlar dokunmaya hem fiziksel hem de duygusal olarak açıkça tepki verirler. Ama vücutlarımızdaki bazı bölgeler diğer bölgelerden daha hassastır. Başka birinin parmağının uyluğunuzun tepesine, dizinizin birkaç santim üstüne hafifçe dokunduğunu düşünün. Pek bir tepki yok, değil mi? Ama aynı parmağın yavaşça göğüs kafesine, koltukaltınızla buluştuğu yerin hemen üstüne kaydığını düşünün. Muhtemelen bu hassas bölgeyi hayali parmağın gıdıklamasından korumak için kollarınızı yanlarınızda birleştirdiniz. Yüzünüzde gülümseme var mı? Kıkırdıyor musunuz?

Öyleyse çok şaşırmayın. Gıdıklanma ve gülme (veya muhtemelen gıdıklanmayı düşününce gülümseme) et ve tırnak gibi bir aradadır. Doğru şartlarda ve belli bölgelerde gıdıklandığımızda gülmekten kendimizi alamayız. Gülme, gıdıklanmaya istemsiz bir tepkidir.

Gülme ve gıdıklanma arasındaki bağlantıyı doğal karşılamak kolaydır ama doğrusu, bu tepki tuhaf bir tepkidir. Bu bir soru işareti oluşturur: Gıdıklanmaya kahkaha tepkisinin temeli nedir? İlk olarak gıdıklanmanın fizyolojisine bakalım.

Gıdıklanmanın Fizyolojisi

Cildinizin altında, beyne her türlü dokunuş ve sıcak-soğuk gibi şeylere maruzatı bildiren milyonlarca küçük sinir ucu bulunur. Bu his sayesinde, elimiz sıcak ocağa değdirdiğinizde çekerek yanmaktan koruruz ya da dışarısı buz gibi soğukken bir palto veya bir kıyafet daha giymemiz gerektiğini biliriz.

Bu sinir uçları hafifçe uyarıldıklarında, örneğin başka birinin parmakları veya bir tüy değdiğinde, sinir sisteminizden beyninize mesaj gönderirler, beyinse mesajı analiz eder. Gıdıklanma hissiyle sonuçlanan hafif bir dokunuş etkisi, beynin iki bölgesinin analizinin sonucudur. Somatosensori korteks dokunuşun analiz edilmesinden, örneğin onunla ilgili baskıdan sorumludur. Cildin duyusal alıcıları da hoş duygukarı yöneten ön singülat korteksten geçer. Bu ikisi birlikte gıdıklanma hissini yaratırlar. Bu hissiyat görünüşte hafif bir dokunuştan kaynaklanır: Aşırı gıdıklanan herkesin doğrulayabileceği üzere, aşırı baskı gıdıklanın hoş olmaktan çıkıp ağrılı hale gelmesine neden olabilir.

Bu iki bölgenin gıdıklanmayla ilgili olduğunu işlevsel MRI kullanım çalışmaları yoluyla biliyoruz. Bu teknoloji, kendimizi neden gıdıklayamadığımızı da ortaya çıkardı: Beynin arkasında yer alan ve hareketi yönetmekten sorumlu olan beyincik kendi kendine gıdıklamayı tahmin edebilir ve beynin geri kalanına bunun yaklaştığını haber verebilir. Sonuç olarak, duyumun yoğunluğu kısılır.

Beyin bunu neden yapar? Bunun, beynin önemli konulara yoğunlaşmak için gereksiz bilgiyi filtrelediği süreç olan duyusal zayıflatmayla ilişkisi olabilir. Kendi parmaklarınızdan tahmin edilebilir bir dokunuş zihninizin dikkatine değer görünmez, o yüzden beyniniz bilgiyi bilincinize girme şansı elde edemeden önce eler.

Kendinizi gıdıklayamayacağınız gerçeği, gıdıklanmanın sosyalleşmenin bir ürünü olduğu fikrini destekler. Mutluluk biliminin gıdıklanmanın sosyal yönleri hakkında neler bulduğunu sonraki sayfada öğrenebilirsiniz.

Gıdıklanmanın Sosyal Yönleri

Bir yüzyıldan fazla süredir insanlar mizah yeteneği ve gıdıklanmanın ayrılmaz biçimde birbirine geçtiğine inandı. Ne de olsa, gıdıklanma espri yeteneğini geliştirmeseydi neden gülerdik? Biyolog Charkes Darwin ve fizyolog Ewald Hecker, mizah yeteneği ve gıdıklanmanın alakalı olduğunu çünkü etkili olmaları için kısmen iyi bir ruh hali gerektirdiğini varsaydılar (Darwin-Hecker hipotezi). Ama sonradan ortaya çıktığına göre mizah yeteneği ve gıdıklanma ilişkili değildir.

Darwin-Hecker hipotezini test etmek isteyen çalışmalar tutarlı biçimde gösterdi ki stand-up komedi klipleri gibi mizah yeteneğini geliştiren tekniklerin kişiyi gıdıklanmaya daha fazla ya da az yatkın hale getirmediğini gösterdi. Gıdıklama sırasında gülmemiz onu komik bulduğumuzdan değildir. Peki o zaman neden güleriz?

Evrimci biyologlar ve sinir bilimciler (bir noktaya kadar) gıdıklandığımızda neden güldüğümüzü açıkladılar. Basitçe ifade edilirse, bir saldırgana boyun eğişimizi gösteriyoruz. İnsan vücudunun en gıdıklanan yerleri, genelde yaralanmaya en yatkın olan yerleridir. İnsanlar sosyal gruplarda yaşamaya evrimleştiler ve bu grupların bir işlevi bilgiyi bir nesilden diğerine aktarmaktır. Gıdıklanma yoluyla, bir kişi bir başkasına kendini saldırıdan korumayı öğretir.

Hayali parmak koltukaltınıza geldiğinde ne yaptığınızı gözünüzde canlandırın. Kollarınız bir savunma mekanizmasını olarak yanlarınızda kapandı. Bir kişi gıdıklandığında gıdıklayan kişiyi uzaklaştırmaya ve kaçma çabasıyla kıvranmaya da çabalayacaktır. İstemsiz gülme tepkisine neden olan gıdıklanma saldırısı, iki tarafın da çatışmayı fazla ciddiye almamasıyla tehlikesiz bir hal alır.
Sonraki sayfada, vücudunuzdaki en gıdıklanan bölgelerin bazılarını bulabilirsiniz.

Gıdıklanan Bölgeler

Darwin hipotezinde tamamen yanılmış değildi ama gıdıklanmanın mizah yeteneğiyle ilişkili olması hakkındaki kısımda yanlış tahmin yaptı. Ayrıca, genelde başkaları tarafından dokunulmadığımız yerlerden gıdıklandığımızı öne sürdü. Çeşitli derecelere kadar yaygın biçimde gıdıklanma refleksi üreten bölgelerden insanlar gıdıklanabilir de gıdıklanmayabilir de. Başkalarıysa çoğu insanın gıdıklanmadığı yerlerden gıdıklanabilir.

Ayak tabanları ve koltukaltları vücuttaki en yaygın gıdıklanan bölgelerdir. Ama ayakların gıdıklanabilirliği Darwin’in teorisine uyuyor çünkü atak tabanları biz ayaktayken veya yürürken vücudun geri kalanından baskıyı dağıtmaya alışmıştır. Başka birinin ayak tabanını avuç içinizi sürttüğünüzde muhtemelen pek tepki alamazsınız. Dahası, ayak tabanlarında cildin yüzeyine yakın bulunan üst düzeyde duyarlı Meissner cisimciklerinden yüksek yoğunlukta vardır. Bu sinir uçları ayakları daha fazla gıdıklanabilir yapar.

En gıdıklanan bölgelerin, en azından üst vücut etrafında, saldırıya en açık bölgeler olduğunu gördük. Koltukaltınız aksiller damar ve atardamarı bulundurur. Aynı zamanda kalbinize engelsiz ulaşım sağlar çünkü göğüs kafesi koltukaltında artık göğüs boşluğunu korumaz. Aynısı başka bir gıdıklanan bölge boyun için de geçerlidir. İki yerde de koruyucu kemikler olmadığından başka bir insanın o bölgelere dokunmasına refleks olarak tepki göstermemiz anlamlıdır. Boyun her türlü yaşamsal maddeyi içerir. İnsan vücudundaki en önemli iki atardamara ev sahipliği yapar: beyne kan sağlayan karotidler. Akciğere hava taşıyan soluk borusu da boynun ön tarafında yer alır.

Sonuç olarak, insanların gıdıklandığında neden güldüklerini kesin açıklayamayız çünkü daha en başta neden gıdıklandıklarından emin değiliz. Ama etrafta abiler ablalar, anne babalar olduğu sürece bu kesin olmayan ve gayri resmi bilgi tüm hızıyla devam edecektir.
İLGİLİ MAKALE

Boğaz yanması nedir