Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi uzmanı Doç. Dr. Barış Akin, kendi geliştirdiği, hiç karın içine girilmeden gerçekleştirilen yeni böbrek alma tekniği retroperitonoskopi ile böbrek vericilerinin daha risksiz ve acısız ameliyat olmalarını sağladığını söyledi.

AA muhabirine açıklama yapan Barış Akin, böbreğin nakledilmesi ameliyatının tüm dünyada 50 yıldır açık ameliyat tekniğiyle yapıldığını anlatan Akın, böbrek naklinde esas gelişmenin, canlıdan böbrek naklinde, yani yakınına böbrek bağışlayacak vericiden, böbreğin çıkarılması ameliyatında olduğunu bildirdi.

Böbrek alma ameliyatlarında bundan 3 yıl öncesine kadar laparoskopik cerrahiyi kullandığını ifade eden Akin, karın içerisine girildiği zaman, organları saran zarı kesmek yerine zarı kaldırıp, böbreğe doğrudan ulaşılan yöntemi geliştirdiğini ve bugüne kadar 200'ün üzerindeki kişiye bu tekniği uyguladığını kaydetti.

Akin, kamera altında küçük ameliyat kesileri ile ameliyatın, cerrahide yaygınlaşmaya başladığında, vericiden böbrek çıkarılması ameliyatının da laparoskopik olarak yapılmaya başlandığını dile getirerek, kendisinin de 2001-2004 yılları arasında Ohio State'de bu yöntemi öğrendiğini belirtti.

Doç. Dr. Barış Akin, ABD'de şu anda vericiden böbrek alma ameliyatlarının, yüzde 96 oranında laparoskopik yöntemle gerçekleştirildiğini anlatarak, laparoskopik ameliyatın, en büyük dezavantajının, organlara zarar gelme riski olduğuna dikkati çekti.

Bu yöntemle, karın içine girilerek, bağırsakların aşağıya düşürüldüğünü, kalın bağırsağın kenarından, tekrar karın zarı açıldığını ve karın zarının dışına çıkıldığını aktaran Akin, bunun sonucunda da böbreğe ulaşılarak böbreğin çıkarıldığını belirtti.

Kişi, ameliyattan sonra hareket etmek istediğinde, karşılıklı kasların kasılması sonucu, çok şiddetli ağrı yaşadığına işaret eden Dr. Akin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bu yeni teknikte, hem kaslı bölgelerde büyük kesi yapmıyoruz hem de yaptığımız 5-6 santimetrelik kesiyi de kasların kılıfı olan yerden yapıyoruz. Daha sonra kılıfları diktiğimiz için çok ağrı olmuyor. Hasta ameliyattan sonra iki gün içinde evine gidebiliyor. En önemli avantajlarından biri de ameliyat sırasında organlara hasar gelmesi gibi bir risk ortadan kalkıyor. Çünkü organların olmadığı kapalı bir alanda çalışıyoruz. Normalde karın içi ameliyat olan safra kesesi, apandisit gibi ameliyatlarda her 100 kişiden birinde ciddi karın içi yapışıklıkları olur. Ona bağlı olarak da bağırsaklar çalışmaz, hatta tekrar ameliyat olup bağırsakları serbestleştirmek bile gerekebilir. Biz bu riski bu teknikle tamamen ortadan kaldırıyoruz. Karın içi dengesini hiç bozmuyoruz.''

Bu yöntemin, aktif olarak sadece İsveç'te bir merkezde uygulandığını, kendisinin de oradaki yöntemi örnek aldığını belirten Akin, ''Yeni yöntemi, laparoksopik ameliyet tekniğini modifiye ederek yapmaya başladım. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de bu yöntemi benden başka kimse kullanmıyor. Ancak nasıl laparoskopik ameliyat varken, açık ameliyat doğru görülmüyorsa, yavaş yavaş, retroperitonoskopi varken, laparoskopi yapılmasının doğru olmadığı anlaşılacak'' diye konuştu.

Doç. Dr. Barış Akin, her canlı vericiye, bu yöntemin uygulanabileceğini, sağ-sol böbrek, böbreğin küçük ya da büyük olmasının fark etmediğini, hastanın yaşının da önemli olmadığını ifade ederek, yeni teknikle ameliyatın yaklaşık 1-1,5 saat sürdüğünü, 70'li yaşlarında bu ameliyatı rahatlıkla tolere eden 4-5 vericilerinin bile olduğunu anlattı.

Vericilerin korkularını yenmesini sağlayacak bir ameliyat yöntemi

2 yıldır bu yöntemi uyguladığını, bunu uyguladığı hastaların büyük memnuniyet içinde olduklarını aktaran Akin, ''Bu, aynı zamanda, vericilerin korkularını yenmesini sağlayacak bir ameliyat yöntemi. Laparoskopik yöntemle başkaları için ameliyat olan sağlıklı insanlara zarar verebilirsiniz, oysa bu teknikle sevdiğine böbreğini vermek için gönüllü olan sapasağlam kişiler çok daha iç rahatlığıyla ameliyat masasına yatabilirler. Ameliyattan 2 gün sonra, vericiler taburcu oluyor, 1 haftada da normal yaşantılarına geri dönebiliyor'' şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Barış Akin, şöyle devam etti:

''Bunu yaparken hep rahatsız oluyordum, çünkü karın içinde çok kıymetli bir denge var. Karın zarı içerisinde bulunan 150-200 cc civarında bir sıvı var ve bu, çok kaygan, kıymetli bir sıvı, organların yapışmadan sağlıklı çalışmasını sağlıyor. Halbuki biz ameliyatla karın içine girdiğimiz zaman bu dengeye zarar veriyoruz ve organlara dokunduğumuz için yapışıklık olabiliyor. Özellikle kadınlar için pelvik bölgedeki bu yapışıklıklar, hamile kalmalarını önleyebiliyor. 2009 yılında bu ameliyatı, 'Vericilere zarar vermeden daha farklı nasıl yapabilirim' diye düşünürken, bu tekniği geliştirdim. Retroperitonoskopi tekniğinde, hiç karın içine girmiyoruz. Böbrek normalde reproperiton bölgede duruyor. Biz o bölgeye ulaşarak, karın zarıyla karın duvarı arasında kendimize küçük bir oda açıyoruz. O plandan, ilerleyerek böbreği çıkarıp alabiliyoruz. 2009 yılından bu yana tüm vericileri bu şekilde ameliyat ediyorum. Bu ameliyat, dünyada yeni yeni yaygınlaşmaya başlıyor.''

İngiltere'de bilimsel bir toplantıda, bu tekniği meslektaşları ile paylaştığını belirten Akin, hedefinin bu yöntemin yaygınlaşmasını sağlamak olduğunu söyledi.

Akin, bu ameliyatın en büyük avantajının çok küçük ameliyat kesilerinin olması ve bu sayede verici olan kişinin ameliyattan sonra çok az ağrı duyması olduğunu vurgulayarak, normalde ameliyat sonrası ağrıların en önemli sebebinin kaslar olduğunu, açık ameliyatta kaburgaların altından hangi böbrek çıkarılacaksa orada 15-20 santimetrelik bir kesi açıldığını belirtti.

Bugüne kadar 200'ün üzerinde vericiyi, bu yöntemle ameliyat ettiğini, bu teknikte başarı oranının da çok yüksek olduğunu vurgulayan Akin, ''Geçen yıl 116 nakil yaptık ve bu nakillerin hepsi sağlıklı bir şekilde eve gitti ve sonraki bir yıllık takipleri sürecinde sadece 3 hasta diyalize geri döndü'' şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Barış Akin, tüm dünyada 350 bini aşkın kişinin böbrek vermiş durumda olduğuna dikkati çekerek, böbrek veren kişilerin ileriki hayatlarında böbrek hastası olma risklerinin kesinlikle artmadığını kaydetti.

Böbreğini yakınına vermek isteyen kişileri çok detaylı değerlendirmek gerektiğine işaret eden Akin, her gelen 3 canlı vericiden birinde bir anormallik yakalandığını ve böbrek vermesi için uygun görülmediğini belirtti.

Doç. Dr. Akin, kardiyolog tarafından ameliyat riskini kaldıramayacak kadar ciddi kalp hastalığı tespit edilenler ve kanser hastalığı bulunan hastalar dışında herkesin nakil olabileceğini vurgulayarak, tüberküloz ve hepatit gibi enfeksiyon hastalıkları bulunan hastaların mikrobik durumu aktif değilse nakil olabileceklerini söyledi.

Op. Dr. Murat SAYLIK

Sizin tarafınızdan 98 yılında olmuş olduğum şaşılık ameliyatı teknik dosyası benden istenmektedir.yeni bir operasyonun için gerekli olduğu bana ileti... devamı